Şu günlerde Galatasaray'la ilgili daha neler duyabileceğimi inanın kestiremiyorum. Sanki ligdeki içler acısı durum yetmiyormuşçasına şaka gibi haberler okuyoruz internet sitelerinden. Galatasaray taraftarı büyük bir imtihandan geçiyor, sabır imtihanından. Peki ya sabır ne için edilir ki. Belki bir ışık görürsun, bir inancın vardır mutlu sona ulaşacağına dair. İşin acı tarafı ise ne görünürde ışık kaldı ne de inanç.
Gelelim asıl konumuza. Daha taraftar Misimoviç tramvasını atlatmış değilken bir de Baros'un idmandan kovulması tüm Galatasaraylılarda şok etkisi yarattı. Yönetim ve Hagi Galatasaraylıların ızdırap çektiği şu günlerde onları birazcık olsun mutlu etmenin en kısa yolu olan Fenerbahçe maçını nasıl kazanacaklarını düşünecekleri yerde kendi oyuncularını bitirmekle meşguller. Hiçbir zaman Misimoviç olayında tek sorumlunun Hagi olduğunu düşünmedim ve düşünmek de istemedim. Ama bu son Baros olayı ciddi ciddi Hagi'nin Galatasaray'a artık zarar verdiğini göteriyor. Taraftar ise içinden çıkamadığı sorularla boğuşuyor. Misimoviç'in gerçek gönderilme nedeni ne? Arda'yı ameliyat eden doktor oynaması gerektiğini , Arda ile aynı ameliyatı aynı süre zaafında olan olan oyuncuları çoktan oynamaya başladığını söylediği halde kaptan hala neden oynamıyor? Sanki elimizde on tane Baros varmış gibi neden onu da bitirmeye çalışıyorlar? Tüm bu sorunlar bir yana Adnan Polat'ın tünelin ucunda gördüğü ışığı(!) taraftarın göremememiz ise onları hepten ümitsizliğe götürüyor. Olayları gidişatına bakılırsa sene sonu Kewell, Neill Baros ve Arda sezon sonu gönderilecek ve biz Mustafa Sarp, Ayhan, Barış, Zan, Zapata, Aykut... (bakın kalmasını istemediğimiz oyuncuların sayısı o kadar çok ki hepsini yazma zahmetinde bulunmak istemiyorum) gibi isimlere mahkum bırakılacağız. Umarım ben yanılırım ve tam tersi olur ; umarım bu camia Polat'ın tünelin ucunda ışık zannettiği , ışığını taşıyan trenin altında kalmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder