Snippet

30 Mart 2011 Çarşamba

Arda: Bunu da yazın !



Kaptanı reyting uğruna abuk subuk haberlere konu edip Türkiye'yi ona zehir eden medyaya bir serzenişiydi Arda'nın hareketi. Kimileri yanlış kimileri doğru buluyor, kimisi Emre Belözoğlu'nun yaptığı hareketle kıyaslıyor. Aslında doğru olan  bizim medyamızın yetenekli futbolcularımıza elinden gelen kötülüğü yapması ve kendisini futboluna vermesini engellemesidir. Melesef meyve veren ağacı taşlamakla kalmıyor, kökünden kesmenin derdine düşüyorlar. Tabi ki haber değeri taşıyan şeyler yazılacak ama biraz etik be kardeşim. İnsanı canından bezdirmeyin, nolur!

27 Mart 2011 Pazar

Polat Devri Bitiyor Mu? Tüzük Ne Diyor?


Galatasaray Kulübü'nün yeni oluşturulan tüzüğünde, ''Kulüp başkanı ve yönetim kurulunun görevleri'' başlığı altında yer alan 87,22. maddesi, ''Genel Kurul'ca mali ve/veya yönetsel yönden aklanmama (ibra) durumunda en geç 30 gün içinde olağanüstü seçim genel kurulunu toplantıya çağırmak'' şeklinde hüküm içeriyor.

Başkanlığa ve Kurullara seçilmek için niteliklerm 59. maddede ise, "Aklanmayan Kulüp Başkanı ile Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyeleri bir seçim dönemi geçmeden yeniden aday olamaz ve seçilemezler" ifadesi içeriyor. 

Bu durumda bir ay  içerisinde seçime gidiliyor ancak bazı kesimler Polat'ın kongre kararını mahkemeye götürebileceği yonünde görüş belirtiyor. Bu yüzden Polat devri tamamiyle sona ermiştir demek için beklemeliyiz. Ki kongre sonundaki konuşmasında Polat'ın bundan sonraki günlerin Galatasaray açısından sıkıntılı geçebileceğinden söz etmesi birazcık tedirgin edici. Umarım istifa ederek görteremediği erdemi kararı kabul ederek gösterir.

13 Mart 2011 Pazar

Savunma Refleksi Başımızı Yakıyor A.Gücü 3-2 Galatasaray


İlk 11 belli olduğunda haftalardır ortalıkta görülmeyen Aydın Yılmaz'ı görünce saşırdım. Önyargılı bakmıştım Hagi'nin bu kararına. Maç başladı ve her iki takım da uzun toplarla atak geliştirmeye çalıştıkça yine zevksiz bir maçın beni beklediğini düşünmeye başladım. Ancak olaylar farklı şekilde gelişmeye başladı. Öncelikle kendisinden birşey beklemediğim Aydın ve Pino istekli başlamış, Kewell önderliğinde ataklar şekillenmeye başladı.Nitekim gol de öyle geldi. Kewell 'ın ayağıda topu tutuşu ve doğru zamanda Pino'ya göndermesi ve Pino'nun da şık pasla Aydın'ın golünü hazırlaması organize bir gol izletti bizlere.Galatasarayın gözle görülür bir şekilde topa sahip olması ama bunu ikinci golü bulabilmek için kullanamaması , Ankaragücü'nün ise pasif oyunu ilk yarının böyle bitmesine neden oldu. İkinci yarı başlarında ise daha istekli bir rakıp vardı karşımızda. Ama pozüston bulmakta zorlanıyorlardı. Galatasaray defansı bir pozüsyonda topu bir türlü uzaklaştıramaması ve saçma bir vuruşla korrnere göndermelesi zaten en büyük zaaflarımızdan olan kornerden golu yememize neden oldu. Sahnede ise Galatasaray açısından tanıdık bir isim vardı, Balta. Yine bizi şaşırtmadı ve topu kaçırdı. Arkada ise Sestak bu ikramı kaçırmadı ve golu attı. Golü yedikten sonra Galatasaray tekrar bastırmaya başladı ve Aydının istekli oyunu takımı atağa kaldırdığı sıralar ve direkten dönen şutunu Pino harika bir vuruşla gole çevirdi.

Bu Galatasaray açısından ümit veriçiydi çünkü golü yedikten sonra genelde bunu yenilen diğer goller takip ederdi. Bu kez ise durum farklıydı. Gerçekleştirdiği ataklara rağmen takım bir türlü üçüncü golü bulamayınca Hagi'nin bu yıl başımızı yakan savunma refleksi devreye girdi ve önce Barış'ı soonra kendisinin  süper yedeği olan M.Sarp'ı oyuna aldı. Daha sonra da Arda oyuna dahil oldu. Bu yıl oynadığımız Eskişehir,Bursa, İBB, Antep, Trabzon ve son olarak da bugünkü A.Gücü maçında M.Sarp'ın oyuna girdikten sonra yediğimiz golleri yine yedik. Golleri anlatmak istemiyorum ama başrolde yine Balta vardı onu belirteyim. Bizi avrupa kupalarından eden bu ruhsuzu daha ne kadar izleyeceğiz bilemiyorum. Sonuçta yine taraftarın hatırlamak istemediği( Pino'nun golü dışında) 3-2 kaybettiğimiz bir maç oldu.
Aslına bakarsanız gelecek hafta Fener açında neler olacak kestirsemek mümkün görünmüyor.Takım ne iyi defans yapabiliyor ne de ofans. Ama derbiler her türlü sonuca açıktır, bunu da söylemekte fayda var. Umarım Galatasaray kendine yakıştığı gibi oynar ve taraftarını bir nebze olsun mutlu eder.

12 Mart 2011 Cumartesi

Biri forma aşkı mı dedi?




Dalga geçer gibi taraftarın acısını belirttiği pankartı gülerek izleyen oyunculardan oluşan bir takım... Takım bile demeye dilim varmıyor... Cok yazık ! Bu arada Pankartta  , '' Siz en Güzel Duyguların KATİLİSİNİZ'' yazıyor.

11 Mart 2011 Cuma

Hagi Baros'u İdmandan Kovdu!




Şu günlerde Galatasaray'la ilgili daha neler duyabileceğimi inanın kestiremiyorum. Sanki ligdeki içler acısı durum yetmiyormuşçasına şaka gibi haberler okuyoruz internet sitelerinden. Galatasaray taraftarı büyük bir imtihandan geçiyor, sabır imtihanından. Peki ya sabır ne için edilir ki. Belki bir ışık görürsun, bir inancın vardır mutlu sona ulaşacağına dair. İşin acı tarafı ise ne görünürde ışık kaldı ne de inanç.
 Gelelim asıl konumuza. Daha taraftar Misimoviç tramvasını  atlatmış değilken bir de Baros'un idmandan kovulması tüm Galatasaraylılarda şok etkisi yarattı. Yönetim ve Hagi Galatasaraylıların ızdırap çektiği şu günlerde onları birazcık olsun mutlu etmenin en kısa yolu olan Fenerbahçe maçını nasıl kazanacaklarını düşünecekleri yerde kendi oyuncularını bitirmekle meşguller. Hiçbir zaman Misimoviç olayında tek sorumlunun Hagi olduğunu düşünmedim ve düşünmek de istemedim. Ama bu son Baros olayı ciddi ciddi Hagi'nin Galatasaray'a artık zarar verdiğini göteriyor. Taraftar ise içinden çıkamadığı sorularla boğuşuyor. Misimoviç'in gerçek gönderilme nedeni ne? Arda'yı ameliyat eden doktor oynaması gerektiğini , Arda ile aynı ameliyatı aynı süre zaafında olan olan oyuncuları çoktan oynamaya başladığını  söylediği halde kaptan hala neden oynamıyor? Sanki elimizde on tane Baros varmış gibi neden onu da bitirmeye çalışıyorlar?  Tüm bu sorunlar bir yana Adnan Polat'ın tünelin ucunda gördüğü ışığı(!) taraftarın göremememiz ise  onları hepten ümitsizliğe götürüyor. Olayları gidişatına bakılırsa sene sonu Kewell, Neill Baros ve Arda sezon sonu gönderilecek ve biz Mustafa Sarp, Ayhan, Barış, Zan, Zapata, Aykut... (bakın kalmasını istemediğimiz oyuncuların sayısı o kadar çok ki hepsini yazma zahmetinde bulunmak istemiyorum) gibi isimlere mahkum bırakılacağız. Umarım ben yanılırım ve tam tersi olur ; umarım bu camia Polat'ın tünelin ucunda ışık zannettiği , ışığını taşıyan trenin altında kalmaz.

3 Mart 2011 Perşembe

Acı Çekmeye Alışmak !


Geçen yıl Galatasaray Antalyaspor'a çeyrek  finalde elendiği maçtan sonraki ruh halimle, Gaziantepspor'a elendiğimiz şu sıralardaki durumumu karşılaştırdığımda şu an daha az izdirap duyduğumu hissediyorum. Dürüm böyle olunca kendime sormaya başladım, acaba neden... neden şu an daha az acı çekiyordum. Sarı-Kırmızı aşkımda zerre kadar azalma olmamasına rağmen bu durumun sebebi neydi. Çok geçmeden sebebini anlamaya başladım. Son yıllardaki Galatasaray'ın inanılmaz düşüşü, hiç yenilmediği takımlara yenilmesi, mağlubiyet rekorları kırması beni yavaş yavaş acı çekmeye alıştırıyor ve gitgide duyarsızlaşmaya başlıyordum. Galatasaray taraftarlarının verdiği tepkilere baktığım zaman hiç de yalnız olmadığımı düşünüyorum. Herkeste mağlubiyeti kabullenmiş ve bir an evvel rakibin zaferini ilan etmesini bekleyen bir asker  edası var.  Olmuşla ölmüşe bir çare yoktur diye bir söz var. Bizim yönetimin (hala varmı bilmiyorum ama) birazcık ruhu kaldıysa hiç zaman kaybetmeden gelecek yılın planlamasını yapmaya başlaması  gerekiyor. Topluca istifa etmeleri şüphesiz en hayırlı seçenek olurdu ama Adnan Polat'ın istifa etmeyi hala düşünmemesi ve Adnan Sezgin'in istifa etmesini sağlaması istifa  etmeyi hala düşünmediğini gösteriyor. Yönetimin bu denli pişkin hareket etmesi ve yaptıkları özür açıklamaları da yenilir yutulur cinsten değil. Şöyle ki bu yönetimle Galatasaray 1. Lige düşse '' Bu takımı biz düşürdük; biz çıkaracağız'' derler ve kimse istifaya yanaşmaz. Ne yazık ki en büyük ızdırabı yine taraftarlar çekiyor ve onlar da artık acı çekmeye alışıyor, acıya karşı her geçen gün duyarsızlaşıyorlar.