Çok fazla söylenecek bir şey yok aslında maçla ilgili. 10 kişi kalana kadar 2 net pozisyona girilmiş, birinden Sercan'ın felaket ötesi vuruş tercihi ve aynı kötülükteki vuruşu nedeniyle sonuç alınamamış. Bence kırmızının ağır karar olduğu pozisyonda, Muslera'nın atılmasının ardından Galatasaray takımını sahada gören,duyan varsa beri gelsin.
Bu bölümde Fatih Terim'in yaptığı ilk ciddi hata Riera'yı oyundan almasıdır. 10 kişi kalmışsın,topla oynama yüzden ister istemez düşecekken, top ayağındayken rakibe kolay kolay vermeyen, teknik kapasitesi yüksek ve kontra toplar atma kabiliyeti olan Riera'yı oyundan almak hiçbir şeyle açıklanamaz. Üstelik yerine çektiğin adam Sercan, top tutma kabiliyeti düşük, aldığı bütün toplarda sırtı dönük bile olsa 3 kişinin arasından geçmeye çalışan ve üstelik savunma yönü de Riera'dan daha kötü bir oyuncudur. Arkasındaki "Balta" da özüne dönünce soldan yapılan ataklar, top daha orta çizgiye gelmeden sonlandı.
Birinci hata hadi kabul edilebilir diyelim, olabilir, teknik direktör tercihi dersin geçersin. Ama ikincisi Fatih Terim gibi bir teknik adama hiç yakışmadı. İkincisi daha çok psikolojik. Terim'in meşhur bir sözü vardır "Yenemiyorsan yenilme" diye. Tamam söz güzel de, 15. dakikadan itibaren bu uygulanmaz ki. 10 kişi kalana kadar fena oynamayan takımı,10 kişi kalır kalmaz direk savunmaya gömmek... Üstelik bu takımın adı Galatasaray ve karşıdaki takım Karabükspor. Kadro kalitelerini karşılaştırmaya hiç bulaşmıyorum. Selçuk ve Melo'yu savunmanın arasına gömerek, sol kanatta da Sercan'ı oynatarak zaten gol atmakta sıkıntı çeken takımda neleri değiştirmek istedi ? Hiçbir şey. Ya da birşeyler yapmak istedi, oyuncular uygulayamadığından biz anlayamadık. Takım 10 kişi kalsa da Fatih Hoca'nın hücum futbolundan minimum taviz vermesi gerekirdi. Ben kendisine yakıştıramadım Fatih Hoca'nın. Önde baskıyı Türkiye'ye getiren Terim, bu felsefesini dün gece hiç uygulamayınca, Karabükspor takımı geçen yılda dahil olmak üzere en rahat maçını oynamıştır bence. Hiç abartmıyorum, bir ara maçı izlerken "Barcelona deplasmanındayız, ne güzel kapanıyoruz 1-0 bitse bari maç" hissiyatına kapıldığımı hatırlıyorum. 60 dakika boyunca yarı sahamızın ortasında bizimkilere 5-2 top kapma çalışması yaptırdılar, kanatlara rahat indiler ve de üstüne Ufuk Ceylan yardımlı bir gol attılar. Ufuk resmen dejavu yaşattı bütün GS taraftarına yine. Bu golün bahanesi olmaz. Maçı kazandığını düşünen Yücel İldiz de Cernat'ı oyundan aldı, buna müteakiben oyuna giren Baros'un kazandırdığı penaltıyla yırttık. Peki ya bundan sonra?
Takımın en iyileri Kazım ve Elmander'di. İkisi de çok çalıştı ama ortadan destek gelmeyince üretkenlik gösteremediler. Melo'nun penaltıyı kullanmak için sorumluluk alması takıma adaptasyonunun tamamlandığının bir göstergesi bence. Çok da soğukkanlı bir vuruşla takımına 1 puan'ı getirdi. Çok fazla eleştiri yaptım belki ama Fatih Hoca oyuncuları tanıdıkça bunları da aşacaktır. Samsunspor maçının ardından yazdığımız maç yazısında Terim bu takımı 4-4-2 oynatmalı demiştik. Bu maçta diğer maçlardan ders çıkararak 4-4-2 ile başladı ama maçın başında 10 kişi kalınca onun da planları alt üst oldu. Sonuçta bu takımı yola sokabilicek olan da kendisi. Son olarak ; Ne Desek Boş Be Hocam, en iyisini yine sen bilirsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder